24 KASIM - NOVEMBER 24
Tarihte Bugün - Today in History
ÖĞRETMENLER GÜNÜ
"Öğretmenler! Yeni
nesli, Cumhuriyetin fedakâr öğretmen ve eğiticileri,
sizler yetiştireceksiniz, yeni nesil sizin eseriniz olacaktır."
K. ATATÜRK
BAŞÖĞRETMEN ATATÜRK
Atatürk'ün Sözleri (tıklayın)
Atatürk'ün öğrencilerle çektirdiği bir fotoğraf
1935 - Atatürk'ün, Fevzipaşa Diyarbakır demiryolu hattının açılışı nedeniyle Bayındırlık Bakanı Ali Çetinkaya'nın vatandaşların gösteri ve sevgilerini bildiren telgrafına cevabı: "Yurdumuzun demir ağlarla örülmesi sahasında kazanılan bu yeni başarı, güven ve genliğimizi artıracaktır. Bu yolda başarıların devamını dilerim."
1934 - Mustafa
Kemal'e "ATATÜRK" Soyadı'nın verilişi.
Mustafa Kemal Paşa'ya "ATATÜRK" soyadı verilmesi
hakkındaki kanun kabul edildi.
Cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal, Meclisten çıkan kanunla "ATATÜRK"
soyadını aldı.
TBMM'de
İsmet Paşa ve arkadaşlarının verdiği bir kanun
teklifiyle Mustafa Kemal Paşa'ya "ATATÜRK" soyadı
verilmesi istendi.
Tek maddelik kanun teklifi oybirliğiyle kabul edildi.
Kendisine "Atatürk" soyadı verildiğine dair Kanun'un Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde kabulü: "'Kemal' özadlı Cumhurbaşkanımıza 'Atatürk' soyadı verilmiştir."
MUSTAFA KEMALE ATATÜRK
SOYADI
21 Haziran 1934te çıkarılan 2525 sayılı Soyadı Kanunu ile her
vatandaşın öz adından başka bir de, soyadı taşıması zorunlu kılındı. Soyadları
Türkçe olacaktı. Rütbe, memurluk, yabancı ırk ve millet adları ile ahlaka aykırı
ve gülünç kelimeler soyadı olarak kullanılmayacaktı. Soyadı kanununun kabulünden
sonra 24 Kasım 1934 yılında 2258 Sayılı Kanunla, TBMM Türk milletinin bir şükran
ifadesi olarak, Gazi Mustafa Kemal Paşaya Atatürk soyadını verdi. 1934 yılında
çıkarılan diğer bir kanunla da; Ağa, Hacı, Hafız, Hoca, Molla, Efendi, Paşa
gibi, eski toplum zümrelerini belirten unvanlar kaldırıldı. Aynı kanunla yurt
savunmasında, Milli Mücadelede gösterilen başarılar karşılığı verilen madalyalar
dışında, eski Osmanlı idarecilerinin verdiği tüm nişan ve rütbeleri taşımak da
yasaklandı.
1934 - Mustafa Kemal
is given the surname of "ATATÜRK"
("Father of the Turks")
by the Turkish
Parliament.
1930 - Atatürk'ün, Samsun'dan Çarşamba'ya gidişi, ilçede ziyaret ve incelemeleri, Türkocağı hatıra defterine yazdıkları: "Çarşamba Türkocağı'nda tanıdığım gençlik iftihara lâyıktır."
Atatürk'ün, akşam Çarşamba'dan Samsun'a dönüşü.
1929 - Atatürk'ün, Milli Savunma Bakanlığını ziyareti.
Atatürk'ün, Ankara'da yapılmakta olan Türkocagı Merkez Binası'nda incelemelerde bulunması.
1927 - Ankara'da, Ulus Meydanı'ndaki Zafer Anıtı'nın açılışı.
1925 - Erzurum'da da şapka devrimine karşı gösteriler yapıldı. Olaylardan sonra tutuklananlardan 13 kişi idama mahkum oldu. Erzurum'da bir ay sıkıyönetim ilan edildi.
1924
- Atatürk'ün, Lâtife Hanımla beraber, İsmet (İnönü)
ailesini
ziyaret
ederek İnönü'nün kayınvaldesinin ölümü nedeniyle başsağlığı dileklerini iletmeleri.
1921 - Fransızlar Çukurova'yı boşaltmaya başladı.
1920 -
Çerkez Ethem'in kardeşi Tevfik'in Eskişehir'den Batı
cephesi komutanlığına telgrafı: "Seyyar kuvvetler, ne bir tümen ne de muntazam bir kuvvet haline çevrilemez.
Bendeniz bir daha bunun dışında bir işi kabul edemem."
1919 - Atatürk'ün, Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk örgütüne ve komutanlara, millî örgütün mahalle ve köylere kadar yayılmasını isteyen telgrafı "...Bu pek hayatî ve mühim meseleye ivedi çare bulmak, vatanın geleceğiyle ilgili olan millî örgütü, sağlam esasa dayandırmak amacıyla kolordu ve tümen komutanlarının ve askerlik dairesi başkanlarının bu mukaddes vazife ile doğrudan meşgul olmaları, bu yolda temasta bulundukları başkanlar ve mülkiye memurlarının vatansever yardımlarından azamî istifade etmeleri gereği, karar altına alınmıştır."
Atatürk'ün, Harbiye Nazırı Cemal Paşa'ya yazısı: "...Kuva-yi Milliye direnmesinin esası paraya bağlı olduğundan, Amasya'da Salih Paşa ile de görüşüldüğü üzere, Donanma Cemiyeti'nin 400.000 lirasının bu cepheye -Aydın cephesine- ayrılması zorunludur."
Harbiye Nazırı Cemal Paşa'nın, milli örgütün bazı istek ve önerileri nedeniyle Atatürk'e telgrafı: "...gibi olaylar hükümete karışmaktan başka anlam taşımaz. Milletin iç işleri ve siyasî işleri kesinlikle ortaklık kabul etmez."
Harbiye Nazırı Cemal Paşa'nın, Atatürk'ün 16 Kasım 1919 tarihli yazısına cevabı: "...Nezaret, Kuva-yi Milliye'ye giydirme, donatım, silâh gibi elinden gelen her türlü yardımı yapıyor ve yapacaktır."
1916 - Atatürk'ün, 23. Alay'ın 2. Tabur'unu denetlemesi, tabura bir tatbikat yaptırılması.
1908 -1918
Atatürk, 1924te Ankarada toplanan Muallimler Birliği
Kongresine katılan üyelere,
yeni Türkiyenin biçimlenmesinde ve yeni nesillerin yetiştirilmesinde en
önemli görevin öğretmenlere düştüğünü aşağıdaki sözlerle açıklamıştır
:
Muallimler,
Yeni nesli, Cumhuriyetin fedakâr muallim ve mürebbileri, sizler yetiştireceksiniz.
Yeni nesil sizin eseriniz olacaktır. Eserin kıymeti, sizin maharetiniz ve
fedakârlığınız derecesiyle mütenasip (orantılı) bulunacaktır.
Cumhuriyet; fikren, ilmen, fennen, bedenen kuvvetli ve yüksek seciyeli muhafızlar
ister. Yeni nesli bu evsâf ve kabiliyette yetiştirmek sizin elinizdedir. Mümtaz
vazifenizin ifasına âli himmetlerle hasr-ı mevcudiyet edeceğinize asla şüphe
etmem.
İlk öğretmen örgütü Encümen-i Muallim (Öğretmen Meclisi) 1908'de kuruldu.
TÜRKİYE'DE ÖĞRETMENLİĞİN MESLEKLEŞMESİ
Türkiye'de eğitim ve öğretime ilişkin olarak Tanzimattan önceki bazı dönemlerde bazı kitaplar yazılmış-yayınlanmış ve Tanzimattan sonra giderek çoğalmış olmakla birlikte öğretmenlik mesleğine ilişkin ilk önemli ve kapsamlı yayınlar tartışmalar ve öneriler on yıl süren II. Meşrutiyet Döneminde (1908-1918) yapılmıştır.
Bu arada Darülmuallimat içinde 1913'te Ana
Muallime Sınıfı (Ana Öğretmen Sınıfı) 1914
Ana Muallime Mektebi (Ana Öğretmen Okulu) açılmıştır.
Bu sınıfın ve okulun açılması ve ilk mezunlarını
vermesiyle birlikte öğretmenlik mesleğinin ilköğretim öncesi
(okulöncesi), ilköğretim ve ortaöğretim basamaklarına göre türleşme
süreci tamamlanmıştır.
Türkiye'de eğitimin-öğretimin bir bilim olarak ortaya çıkması
ve gelişmesiyle birlikte öğretmenlik meslek bilgisinin önem
kazanmaya başlaması, öğretmenlik için bireylerin özel bilgi ve
becerilere sahip olması gerekliliğinin ortaya konulması ve bu
gereğin giderek daha iyi anlaşılması öğretmenliğin
meslekleşmesinde etkili ve belirleyici olmuştur.
Ulusal Kurtuluş Savaşı (1919-1922) ve TBMM Hükümetleri
(1920-1923) Dönemi'nde öğretmenlik mesleği daha çok önem kazanmış
ve öne çıkmıştır. Bu dönemde öğretmenlik mesleği
ulusal kültür, ulusal dayanışma, ulusal birlik-bütünlük, ulusal
kurtuluş, ulusal bağımsızlık ve ulusal özgürlük ile
ulusal eğitim kavram ve uygulamaları üzerinde odaklanmıştır.
16 Temmuz 1921 Maarif Kongresi'nde Mustafa Kemal'in açış konuşmasında
"ulusal eğitim"i açıklaması, "Türkiye'nin ulusal
eğitimini kurmasını" istemesi ve öğretmenleri
gelecekteki kurtuluşumuzun saygıdeğer öncüleri olarak tanımlaması
yeni Türkiye Devleti'nde öğretmenlik mesleğine yeni bakışın
yeni görevler veya yeni işlevler yükleyişin yeni temelini oluşturmuştur.
Cumhuriyet devrimiyle birlikte Türkiye'de öğretmenlik mesleği
yeniden yapılanmış ve çağdaş, ulusal ve evrensel
boyutlu bir gelişim sürecine girmiştir. Cumhuriyet döneminde
(1923'ten günümüze) öğretmenliğin meslekleşme sürecinin hız
ve yoğunluk yaygınlık ve etkinlik kazanmasında 1924'te çıkarılan
430 sayılı Tevhid-i Tedrisat Kanunu (Öğretimi Birleştirme
Yasası) ile 439 sayılı Orta Tedrisat Muallimleri Kanunu
belirleyici olmuştur. Bu iki yasadan ilki öğretmenlik mesleğine
yeni ve çağdaş bir temel, ikincisi ise yasal bir tanım ve
dayanak getirmiştir.
Bu yeni yasal temele dayalı olarak yapılan değerlendirmeler
sonunda Osmanlı döneminden devralınan Darülmualliminler ve Darülmuallimatların
İlk Öğretmen Okulu, Orta Öğretmen Okulu ve Yüksek Öğretmen
Okulu olarak yeniden yapılandırılması (1924) ile Musiki
Muallim Mektebi (1924), Gazi Orta Muallim Mektebi ve Terbiye Enstitüsü (1926,
1929), Köy Muallim Mektebi (1927) Kız Meslek (Teknik Yüksek) Öğretmen
Okulu (1934,1947), Ana Öğretmen Okulu (1927) Köy Öğretmen Okulu
(1936), Erkek Meslek (Teknik Yüksek) Öğretmen Okulu (1937,1947) Köy
Enstitüsü (1940), Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsü (1942), Necati
Terbiye Enstitüsü ve Orta Öğretmen okulu (1944), Eğitim Enstitüleri
(1946), Ticaret ve Turizm Yüksek Öğretmen Okulu (1955, 1965), Yüksek
İslam Enstitüleri (1959), Kız Sanat Yüksek Öğretmen Okulu
(1962), Erkek Sanat Yüksek Öğretmen Okulu (1962), Eğitim Bilimleri
Fakültesi (1965), İki Yıllık Eğitim Enstitüleri (1974),
Endüstriyel Sanatlar Yüksek Okulu (1975), Dört Yıllık Eğitim
Enstitüleri (1978), Yüksek Öğretmen Okulları ( 1980), (Genel) Eğitim-Mesleki
Eğitim-Teknik Eğitim Fakülteleri (1982) ve Eğitim Bilimleri
Enstitülerinin (1994, 1997) kurulması öğretmenlik mesleğini sağlamlaştırmış,
güçlendirmiş, çeşitlendirmiş ve mesleksel etkinlik alanını
genişletmiştir.
Kaynak: meb.gov.tr
"Atatürk ve Türk Gençliği" 16 Temmuz 1921 - Maarif Kongresi (tıklayınız)