18 MART - MARCH 18
Tarihte Bugün - Today in History
18 Mart 1915
Çanakkale Deniz Zaferi ve Şehitleri Anma Günü
Çanakkale Savaşları Kronolojisi (tıklayınız)
1915 Çanakkale
Albay Mustafa Kemal "Anafartalar Grup Komutanı"
"Size ben taarruz emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum.
Biz ölünceye kadar geçecek zaman zarfında,
yerimize başka kuvvetler ve komutanlar geçebilir
* * *
The famous photograph of Lieutenant-Colonel
Mustafa Kemal
observing the battlefield
"I am not giving you an
order to attack. I am ordering you to die."
18 Mart 1915
Çanakkale Deniz Zaferlerinin Kazanıldığı Gün
* * *
March 18 1915
The Turkish
Naval Victory at the
Dardanelles
Türk'ü
dünyaya tanıtan destan
Anıtkabir'de Çanakkale Şehitleri İçin Tören
18
Mart Cumhurbaskanligi - Sehitleri Anma Gunu Mesaji
18
Mart Genelkurmay - Sehitleri Anma Gunu Mesaji
Genelkurmay'dan
Atatürk'lü Mesaj
Ulusal
Kurtuluş Savaşımız Bu Umut Işığıyla Çanakkale'de
Mayalandı...
Atatürk'ü
Tarih Sahnesine Çıkaran Çanakkale Zaferi
Canakkale Atatürkü
Lider Yaptı
'Ulus
bilinci Çanakkale'de oluştu'
Çanakkale
Deniz Zaferi Törenlerle Kutlanıyor
Cumhuriyetimizi kuran Büyük Önderimiz ATATÜRKün
aziz hatırası önünde
bir kez daha saygıyla eğiliyor, vatan
topraklarının kurtarılmasında canlarını feda eden
şehitlerimizi rahmetle ve minnetle, gazilerimizi şükranla anıyoruz.
Mustafa Kemal 3. Ordu Erkanı ile
Düsman Çıkarmasını önledikten sonra
Anafartalar Grup Komutanlığına getirilen
Albay M. Kemal Gr.Kh. önünde arkadaşları ile birlikte
Anafartalar Kahramanı M. Kemal, İstanbul'dan gelen
milletvekillerine
muharebelere ilişkin bilgi veriyor
1915
Kurmay Albay Mustafa Kemal, Çanakkalede
1915
Kurmay Albay Mustafa Kemal, Gelibolu Yarımadası
Mustafa Kemal Çanakkale'de
18 Mart 1915, Çanakkale deniz savaşlarında
215 okkalık (275
kg) top mermisini taşıyan Edremit-Havanlı Mehmet oğlu Seyit
Onbaşı
Corporal Seyit from Edremit-Havanlı, who carried a 275
kg shell for a gun battery
during the Gallipoli naval attack on March 18, 1915
"Siz vatanı için, milleti için,
namusu için canını
ortaya koyan böyle insanları bu kadar mı tanıyorsunuz?
Eğer onları tanımazsanız; geleceğinizi göremezsiniz,
hedeflerinizi bilemezsiniz."
Mustafa Kemal Atatürk
Bir Yolcuya
Dur yolcu! Bilmeden gelip bastığın,
Bu toprak, bir devrin
battığı yerdir.
Eğil de kulak ver,
bu sessiz yığın,
Bir vatan kalbinin attığı
yerdir.
Bu ıssız, gölgesiz
yolun sonunda,
Gördüğüm bu tümsek,
Anadolunda,
İstiklal uğrunda,
namus yolunda,
Can veren Mehmedin
yattığı yerdir.
Bu tümsek, koparken büyük
zelzele,
Son vatan parçası
geçerken ele,
Mehmedin düşmanı
boğduğu sele,
Mübarek kanını
kattığı yerdir.
Düşün ki,
hasrolan kan, kemik, etin
Yaptığı
bu tümsek, amansız, çetin,
Bir harbin sonunda, bütün
milletin,
Hürriyet zevkini tattığı
yerdir.
NECMETTİN HALİL ONAN
Çanakkale'yi simgeleyen "Şehitler Abidesi"
Çanakkale Savaşları sırasında büyük
cesaret gösteren şehit olan
birlikler ve şahıslar adına bugün Gelibolu Yarımadası'nda
çok sayıda şehitlik vardır.
Her biri ayrı bir kahramanlık örneği olan bu şehitliklerin
en önemlisi Morto Koyu'nda,
Hisarlık Tepe üzerinde tüm şehitlerimizin anısına dikilen
Çanakkale Şehitler Abidesi'dir.
Çanakkale Zaferi'nin 90. Yıldönümü
Resimler
(tıklayınız)
Çanakkale Türk siperleri
Nusrat Mayın
Gemisi
Çanakkale Savaşı'nın Dakika Dakika Gelişmesi (Tıklayınız)
Atatürk ve Kurtuluş Savaşı Müzesi
Çanakkale Savaşı
www.anitkabir.tsk.tr
Ataturk during a visit to Tarsus on March 18 1923
1936 - Atatürk'ün, akşamüzeri ismet İnönü'yle beraber Gazi Orman Çiftliği'ne gidişi, akşam Çankaya'ya dönüşü.
1934 - İçişleri Bakanı Şükrü Kaya'nın, Çanakkale şehitleri için yapılan törende, hayatlarını kaybeden diğer millet askerlerine de hitap edilmek üzere Atatürk'ün yazdırdığı söylevi okuması: "...Bu memleketin topraklan üstünde kanlarını döken kahramanlar! Burada bir dost vatanın toprağındasınız. Huzur ve sükûn içinde uyuyunuz. Sizler, mehmetçiklerle yan yana, koyun koyunasınız. Uzak diyarlardan evlâtlarını harbe gönderen analar! Gözyaşlarınızı dindiriniz, evlâtlarınız bizim bağrımızdadır. Huzur içindedirler ve huzur içinde rahat rahat uyuyacaklardır. Onlar, bu toprakta canlarını verdikten sonra, artık bizin evlâtlarımız olmuşlardır." (Kaynaklarda bu olayın yılı belirtilmesine rağmen ayı ve günü gösterilmemiştir. 1934 yılına ait gazetelerde de -Şükrü Kaya'nın başka bir görevle Gelibolu'ya gidişi dışında- açıklayıcı bir bilgi bulunmamaktadır. Biz gerçek tarih tespit edilinceye kadar bu konuşma tarihini ihtiyatla- 18 Mart 1934 olarak kabul ediyoruz). [Kocatürk]
1923 - Atatürk'ün, Tarsus Çiftçiler Yurdumda konuşması: "...Memleketimiz şu iki şeyin memleketidir; biri çiftçi, diğeri asker. Biz çok iyi çiftçi ve çok iyi asker yetiştiren bir milletiz, iyi çiftçi yetiştirdik; çünkü topraklarımız çoktur. İyi asker yetiştirdik; çünkü o topraklara kasteden düşmanlar fazladır."
Atatürk'ün, Tarsus Gençlik Yurdu'nda konuşması: "...Muhterem gençler, hayat mücadeleden ibarettir. Hayatta yalnız iki şey vardır: Galip olmak, mağlup olmak. Size, Türk gençliğine bıraktığımız vicdanî emanet, yalnız ve daima galip olmaktır ve eminim daima galip olacaksınız!"
1922 - Atatürk'ün, Akşehir'de, posta ile gelen İstanbul ve Avrupa gazetelerini okuması.
1921 (17-18) - Gürcü Hükümeti'nin Batum'u terk etmesi ve Albay Kazım Bey'in Batum Mutasarrıfı olarak göreve başlaması.
Diyarbakır'a gelen Şeyh Sunusî'nin, Atatürk'e teşekkür telgrafı: "Salimen Diyarbakır'a vardım."
Ermeni Misak Torlakyan, Azerbaycan İçişleri Bakanı Cevanşir Han'ı, Tepebaşı'ndaki Pera Palas Oteli önünde öldürdü.
1920 - Meclis-i Mebusan'ın son toplantısını yaparak çalışmalarına ara verme kararı.
Meclis-i Mebusan, bir kapanış toplantısı yaparak ebediyen faaliyetlerine son verdi.
Meclis-i Mebusan reisi Celalettin Arif, Halide Edip (Adıvar), Dr.
Adnan (Adıvar) ve Çerkez Reşit gibi kişiler ise kılık
değiştirerek, Anadolu'ya kaçmaya başladı
Atatürk'ün, komutanlara Ankara'da bir meclis toplanması hakkında acele görüş isteyen telgrafı: "...Görüşünüzü makine başında bekliyoruz. Bu konuda acele karar vermek ve hemen gereğine başlamak zorunluğunu hissediyoruz." [Kocatürk]
İngilizler tarafından tutuklanan 30 kadar Türkün İstanbul'dan
Malta'ya gönderilmesi.
İngilizler
aralarında Rauf Bey, eski Harbiye nazırı Mersinli Cemal Paşa,
Çürüksulu Mahmut Paşa, Esat Paşa, Galatalı Şevket, Vasıf
Bey ve Numan Usta gibi kişilerin olduğu mebusları bir gemi ile
Malta'ya götürdü.
Balıkesir'de,
Kastamonu'da, İstanbul'un işgalini protesto mitingleri yapıldı.
1920 - Ottoman parliament adjourns.
1917 - Mustafa Kemal, Diyarbakır'daki 2. Ordu Komutanlığı'na asil olarak atanması.
1917 - Mustafa Kemal is appointed Commander of the 2nd Army. Meets with Colonel İsmet (later İnönü), Chief of Staff of the 2nd Army.
1916 - Diyarbakır'a gitmekte olan Atatürk'ün, trenle sabah Pozantı'ya gelişi, trenin saat 11.00'de Pozantı'dan hareketi, saat 17.00'de Gülek istasyonuna gelişi, burada diğer bir trene aktarma yaparak saat 18.20'de Mamure'ye hareketi ve 18/19 Mart gecesi saat 01.00'de Mamure'ye gelişi.
1915 - Çanakkale Boğazı'nı geçmeye teşebbüs eden Amiral J. de Robeck komutasındaki İngiliz ve Fransız donanmalarının, ağır zayiat vererek başarısız kalışı (Düşman donanması 7 saat süreyle tüm boğaz tahkimatını ateş altına almışsa da, bu girişim, kıyı topçusunun etkili karşı ateşi sayesinde sonuçsuz kalmıştır. Bugünkü deniz savaşında Nusret mayın gemisinin döşediği mayınlar düşman donanmasına ağır kayıplar verdirmiştir).
Atatürk'ün, Maydos (Eceabat)'a gelen Çanakkale Müstahkem Mevki Komutanı Cevat (Çobanlı) Paşa ile -Seddülbahir kıyı bölgesinin korunmasında aldığı önlemleri göstermek üzere- Kirte'ye gidişi, daha sonra tekrar Maydos'a dönüşleri (Kirte'de iken düşman donanmasının boğaz girişini ateş altına aldığını görmüşlerdir).
18 Mart 1915 - Çanakkale Deniz Zaferi ve Şehitleri Anma Günü
İngiliz-Fransız Donanması'nın Boğaz'a hücumu, ağır kayıplarla geri çekilmesi.
Çanakkale Boğazı'nı geçme girişiminde bulunan İngiliz ve Fransız donanmalarının, ağır kayıplar vererek başarısız kalışı.
ÇANAKKALE DENİZ SAVAŞLARI
(19-ŞUBAT 1915 18 MART 1915)
I. Dünya Savaşı'nda çarpışmaların ve kahramanlıkların en üst düzeyde gösterildiği Çanakkale Cephesi Savaşları Türk ve Dünya tarihleri arasında önemi yadsınamayacak bir yere sahiptir.Kuşkusuz tarihte hiçbir cephe Çanakkale Cephesi gibi dünya tarihinin akışını değiştirmemiştir.Bağımsız Türk Cumhuriyeti'nin kurulmasının temel taşlarından birini teşkil eden ayrıca Emperyalizme karşı verilen bu üstün direnişin tarihi Türk milletinin cesareti sayesinde zaferle sonuçlanmıştır.
BİRİNCİ
DÜNYA SAVAŞINDA
ÇANAKKALE CEPHESİ VE DENİZ SAVAŞLARI
(19 ŞUBAT 1915-18 MART 1915)
Birinci Dünya Savaşı, 19. yüzyıl ile 20. yüzyılın
başlarında meydana gelen olay ve gelişmelerin bir sonucudur. Bu
bakımdan sebeplerini bu dönemde aramak gerekir.
Birinci Dünya Savaşı, Avrupa'da dört merkezi devlete karşı,
Avrupa ve diğer kıtalarda bulunan yirmi beş devletin giriştiği,
o tarihe kadar görülmemiş ilk dünya savaşıdır. I. Dünya
Savaşı Avrupa'da ittifak ve merkezi devletler diye adlandırılan
Almanya, Avusturya-Macaristan, Osmanlı Devleti ile itilaf devletleri diye
adlandırılan İngiltere, Fransa, Rusya, İtalya, Yunanistan, Sırbistan,
Karadağ, Belçika, Portekiz, Romanya, A.B.D, Brezilya vb. meydana gelmiştir.
I. Dünya savaşının genel ve özel olmak üzere iki nedeni vardır.
a) GENEL NEDENLER:
Fransız ihtilalinin getirdiği yeni anlayış ve görüşler
siyasi ve sosyal hayatta büyük
değişiklikler yapmıştı. Milliyetçilik düşüncesi
özellikle 20. yüzyılın başlarında etkisini göstermiştir.
1815 yılında Viyana Kongresi ile Avrupa'ya yeni statü getirilmiş
ve buna göre de güçler dengesi kurulmuştu. Özellikle 1870 Sedan Savaşı
ile Alman ve İtalyan birliklerinin kurulması ve bu devletlerin girişimlerde
bulunmaları Viyana Kongresi statüsünü ve güçler dengesini büyük ölçüde
değiştirmiştir.
19. yüzyıl içinde önem kazanmış diğer bir gelişmede
sanayileşmedir. Sanayileşme sonuç olarak sömür geliciliği doğurmuş,
büyük devletlerin çıkar çatışmaları Afrika, ve Uzakdoğu'ya
kadar yayılmıştır. Hammadde ve Pazar arayışı
hızlanmış, bütün devletler sömürge yarışına
girmiştir. Bazı devletlerin siyasi birliklerini geç kurmaları
blokları ortaya çıkmasına neden olmuştur. Bloklar hızla
silahlanarak yeni bir savaşın şartlarını hazırlamıştır.
b) ÖZEL NEDENLER:
Devletlerin izledikleri politikalar ve çeşitli çıkarlar özellikle
bu devletleri karşı karşıya
getirmiştir. Rekabet ittifak ve itilaf devletleri arasında meydana
gelmiştir. Savaş öncesi devletlerin durumuna bakıldığında
;
Almanya:
Siyasal birliklerini kurduktan sonra (1871) ekonomisinde büyük bir canlanma
meydana gelmiştir. Biriliğini geç kurduğundan dolayı sömürgeciliği
geç başlamıştır. Özellikle İngiltere ile rekabete
girişmiştir.
İngiltere:
Almanya'nın siyasal ve ekonomik açıdan güçlenmesinden rahatsız
olmuştur. Kendisine rakip olabilecek güçlerden kurtulmayı
istemektedir. Buna karşı deniz kuvvetlerini arttırmıştır.
Fransa:
1870 Sedan Savaşı ile Almanya'ya kaptırdığı
Alsance-Loren bölgelerini geri almak istemektedir. Bundan dolayı
Almanya'ya karşı bir düşmanlık içindedir.
Rusya:
Rusya, Panislavizm'i gerçekleştirme amacındadır.
İtalya:
Sömürgecilikte geri kalmıştır. Amacı yeni sömürgeler ele
geçirmektir.
Avusturya-Macaristan:
En büyük tehlikesi Rusya'dır. Panislavizm'e karşı mücadele
etmiştir.
SAVAŞIN BAŞLAMASI:
Avusturya BÜYÜK Sırbistan'ı kurmak isteyenlere gücünü göstermek
üzere 1914 yılı Haziran ayında Bosna da bir manevra yapmaya
karar vermiştir. Buna katılmak üzere veliaht Ferdinant da Saray
Bosna'ya gelmiştir. Ancak veliaht 28 haziran 1914 günü bir Sırplı
tarafından öldürülür. Buda I. Dünya savaşına yol açan olayın
başlangıcı olur. Avusturya bu olaya Sırbistan'a savaş açarak
karşılık verir. Bunun üzerine Almanya, Avusturya-Macaristan'ın,
Rusya da Sırbistan'ın yanında yer alır. Böylece savaş
kısa bir zaman içinde bütün Avrupa'yı etkilemiştir.
I. Dünya savaşına Osmanlı Devletinin Almanya'nın yanında
girmesinin nedenleri ilk bakışta devletin ileri gelenlerinin Alman
hayranlığı ve daha sonra Trablusgarp ve Balkan savaşlarında
kaybedilen yerlerin geri alınabileceği, Kars, Ardahan ve Batum'un
yeniden alınabileceği, Mısır'ın yarım yeniden
İngiltere'den alınabileceği, Rus, Mısır ve İngiltere
sömürgeleri olan Türk ve İslam ülkelerinin istiklale kavuşabileceği,
Girit ve Kıbrıs adalarının tekrar devlete bağlanabileceği
gibi düşünceler mevcuttu. Osmanlı Devleti bu toprak beklentilerinin
yanı sıra yalnızlıktan da kurtulma istiyordu. Almanya ile 2
ağustos 1914 te gizli bir ittifak anlaşılmasının yapılması,
Alman desteği ile ülkenin kalkınabileceği ve iki Alman gemisinin
(yavuz ve Midilli) Osmanlı topraklarına sığınması
savaşa girmemizde etkili olmuştur.
Almanya'nın Osmanlı Devleti'ni Savaşa sokmak istemesinin
Nedenleri:
Almanya, Avrupa'nın Doğusunda Rusya, Batısında ise İngiltere
tarafından sıkıştırılmıştır. Bundan
dolayı Avrupa'daki savaş yükünü hafifletmek, Osmanlı
Devleti'nin Jeopolitik konumundan yararlanmak istiyordu. Almanya özellikle geçiş
yollarının tutularak Rusya'ya ulaşılmasına engel olmak
düşüncesindeydi.
OSMANLI DEVLETİ'NİN SAVAŞA GİRMESİ:
Osmanlı Devleti'nin tarafsız kalması en çok itilaf devletleri
istemekteydiler. Özellikle Rusya boğazların kullanılması ve
kendisine yardımın kolay yapılabilmesi için bu durumun devam
etmesini istiyordu.
Almanya, ittifak anlaşmasından sonra Osmanlı Devleti üzerindeki
baskılarının savaşa girmesi yönünde arttırmaya başladı.
Bu arada Alman askeri heyetinden bazı subaylar Osmanlı ordusunda önemli
bazı görevlere getirilmişlerdi.
Sonuçta, Yavuz (Goesa) ve Midilli (Breslav) gemileri Amiral Sovchen komutasında
28-29 Ekim 1914 gecesi Rusya'nın Odessa ve Sivastopol Limanlarını
topa tutması fiilen Osmanlı Devletini savaşa sokmuş oldu.
Bu olay üzerine önce Rusya ardından İngiltere ve Fransa Osmanlı
Devleti'ne savaş açtılar. Böylelikle savaşa resmen katılan
Osmanlı Devleti I Dünya savaşında bir çok cephede savaşmıştır.
Savunma Cephesi olarak kurulan ve oldukça öneme sahip bulunan Çanakkale
Cephesi'nin açılmasının nedenleri ve meydana gelen Deniz savaşları
üzerinde duracağız.
SAVAŞ ÖNCESİ DÜŞÜNCE VE İTİLAF DEVLETLERİNİN
SAVAŞ PLANLARI:
1)
Baltık Denizine Egemen Olmak Planı:
"Baltık Denizine egemen olmak ve hem Ruslara silahla cephane yetiştirmek,
hem de Almanya'nın mesafelerce düz kumluk halinde bulunan Pomeranya kıyılarına,
Berlin'den 150-200 km uzaklıkta olan yerlere, büyük bir Rus ordusu çıkarmak.
Lora Fiser'e göre ayrıca üç yere üç ordu çıkarılacak biri
asıl çıkış ordusu, diğer ikisi gösteriş ve
şaşırtma orduları olacaktır.
Planın esaslarına göre İngiliz donanması, Almanya Frizon
(Frize) adalarından Batı'da bulunan Bordum adasını ele geçirip
onu Çanakkale önündeki Limni, İmroz ve Bozcaada gibi bir üs olarak
kullanacak, o bölgede denize dökülen Alman ırmaklarının ağızlarını
tıkayacak, Kiel kanalını tahrip edecek ve genel olarak Almanya'nın
kuzey deniz kıyılarını torpille kuşatacaktır.
2)
LOYD CORC Planı:
Loyd Corcc planının esası ilkbaharda kuvveti 700 bin kişiye
varacak olan yeni birliklerin Fransa'da Batı cephesine gönderilmeyip
Balkanlar'da kullanılmasıdır. Loyd Corc ayrıca Türklerin Süveyş
kanalına saldırdıkları sırada, Suriye'ye 100 bin kişilik
bir kuvvet çıkararak 80 bin kişilik Türk ordusunu mağlup
etmeyi'de düşünmüştür. Böylelikle Suriye ele geçirilmiş ve
Kafkasya ile sıkışık durumda bulunan Ruslara yardım
edilmiş olunur.
Amiral Fişer Batı cephesini Baltık yolu ile Kuzeyden çevirmeyi,
Loyd Corc ise aynı işi Balkanlar'dan veya Adriyatik kıyılarından
yapmayı istemektedir.
3)
JOFR Planı:
Bu düşüncede olanlar her şeyi bir kenara bırakarak ilk olarak
Almanya'yı ezmeyi istemektedirler. Buna klasik düşünce ve plan
denilebilir. Bunu isteyenler, elde edilecek bütün kuvvetlerini, yani en çok
İngiltere'de önce gönüllü sonra mecburi olarak silah altına alınan
ve alınacak olan birkaç milyon askerin hepsini veya hemen hepsini Batı
cephesine yığmak ve Alman ordusunu kemire kemire ezmek düşüncesindedirler.
Bu düşünceler ileri sürenlerin başında Fransız orduları
başkomutanı Jofr ile İngiltere İmparatorluk genel kurmay başkanı
General (sonra mareşal) Robertson bulunmaktadır.
4) Çörçil-Hankey'in
Boğazları Zorlama Planı:
Baltık denizine girmek planı da kısmen deniz bakanının
düşünceleri arasında olmakla birlikte Çörçil, hemen bütün gücünü
Çanakkale'nin zorlanması üzerinde toplayacaktır. O sırada
İngiltere'de Osmanlı Devleti, düşmanların en zayıfı
sayılıyordu. O, Almanya'dan damla damla ve adeta kaçak gibi Romanya
ve Bulgaristan yolu ile silah ve cephane alabiliyordu, dolaysıyla Türk'ün
kahramanlığını göz önünde tutmayanlar Boğazları
zorlamayı nispeten kolay sayabilirlerdi.
Uzlaşma Devletleri Çanakkale'ye denizden saldırıya girişecekleri
sırada Osmanlı Devleti'nin durumu onlar açısından böyle
bir saldırı için elverişli görüntüdeydi. Osmanlıların
Sarıkamış üzerine yaptıkları büyük saldırı
bozgunla sonuçlanmıştı. Mısır'ı İngilizlerden
kurtarmak amacıyla giriştikleri kanal harekatları umulanları
getirmemişti. Bu arada Balkan Devletlerinden Bulgaristan, Romanya ve
Yunanistan'la Dünya Savaşı'nın başlamasından beri bir
antlaşmaya varılması için sürüp gelen siyasal görüşmelerden
de olumlu bir sonuç alamamıştı.
Bulgarların çekingen davranışı Almanya ile Osmanlı
arasında doğrudan bir bağlantının kurulmasını
engellediğinden Osmanlı ordusunun yoksun bulunduğu Modern savaş
gereçleri ile donatılmaması da gecikmekteydi.
Bu durum uzlaşma Devletleri'nin Osmanlılara karşı bir saldırıya
geçmelerine elverişli gibi görünmekteydi. Ne var ki aralarında bu
maksatla hazırlanmış bir harekat alanları yoktu.savaş
sonucunun batı cephesinde ve kısa bir zamanda alınacağına
inanılmaktaydılar. Üstelik İngiltere'nin büyük bir kara ordusu
kurmak için giriştiği hazırlıklar da tamamlanmış
değildi. Çanakkale üzerine bir saldırı için ilgililer arasında
kesin bir antlaşmaya henüz varılmamıştı.
ÇANAKKALE'YE SALDIRI FİKRİ
Çanakkale'ye saldırı fikrinin bir Rus sorunu ile bir olup-bitti
olarak ortaya çıktığı görülmektedir. Sarıkamış
saldırısının Osmanlı çıkarına geliştiği
sırada Rus Orduları Başkomutanı Grandük Nicolar, İngiliz
Harbiye Nazırı Kitchner'den Osmanlı kuvvetlerinden bir kısmının
Kafkas cephesinden uzaklaştırılmasını sağlayacak
bir kara veya deniz gösterisinin yapılmasının mümkün olup
olmadığını sormuştur (Aralık sonları 1914).
Grandük böyle bir gösteri için Çanakkale'den söz etmemişti. Grandük'ün
sorusu Londra'ya ulaştığı sırada, Çanakkale seferi düşüncesi
çoktan doğmuş bulunuyordu. Tartışılan yanı yapılacak
seferin yalnız savaş gemileriyle mi yoksa aynı zamanda bunların
kara kuvvetleri tarafından desteklenmesi suretiyle mi yapılacağıydı.
1908'de İngiltere İmparatorluğu Ulusal Savunma Konseyi Boğazların
yalnız savaş gemileriyle aşılması konusunu etüt etmiş
ve XIX. Yüzyıl başlarında Lora Nelson'un bu konuda öne sürmüş
olduğu bir fikre saplanıp kalmıştı. Nelson, "Bir
kara kuvveti tarafından desteklenmeden istihkamlara saldıran gemici
delidir" demişti. Fakat birinci dünya savaşı başladığı
sırada İngiltere'de Nelson'un düşüncesini paylaşmayan bir
insan yetişmiş bulunuyordu: Churchill
Churchill ve Çanakkale
Churchill düşüncesini Dünya Savaşı'ndan birkaç yıl önce
Londra'yı ziyaret etmiş ve onunla görüşmüş olan Enver Paşa'ya
şöyle anlatmaktadır; "Londra'da bulunduğum sırada
Churchill ile bir dünya savaşı çıkması durumunu tartışmıştım.
Böyle bir savaşta Türkiye'nin ne yapacağını bana sordu. Ve
arkasındanda şunu dedi: "Eğer Türkiye Almanya tarafını
tutarsa İngiliz filosu Çanakkale Boğazı'nı zorlayıp geçecek
ve İstanbul'u alacaktır."
Churchill'in Çanakkale seferi ile ilgili çalışmaları İngiltere'nin
Osmanlı İmparatorluğuna savaş açmasından önce başlar.
Churchill 1 Eylül 1914'te İngiliz filosunun Çanakkale'yi zorlamasına
ve Yunanistan'ın Gelibolu'ya asker çıkarmasına dayanan bir tasarı
hazırlar. Fakat Bulgarlardan kuşkulanan Yunanistan, tarafsızlığından
ayrılıp İngiltere'ye yanaşmadığı için bu
tasarı suya düşer. Ayrıca Churchill, Mısır'ın en
iyi biçimde savunulmasının Gelibolu'ya saldırmakla mümkün olduğu
yolundaki düşüncesini de savaş komitesi tarafından çok kuvvete
ihtiyaç duyulacağı için iltifat görmez.
Yukarıdaki sözü edilen Rus orduları Başkomutanının
Osmanlı İmparatorluğu'nun her hangi bir yerinde bir gösteri yapılması
isteğinin Londra'ya varması üzerine (31 Aralık) Churchill'in Başvekile
sunduğu bir raporda "Savaşın duyurulmasından beri
Gelibolu'ya saldırılmasını istemekte idim" demektedir.
Bu kez Lloyd George ile Savaş komitesi genel sekreteri Hanway, Harbiye nazırı
Kitchner ve Lord Fisher de Churchill'in fikrine katılmışlardır.
Şu şartla ki kara kuvvetleri sağlanmadığı takdirde
Çanakkale Boğazı sadece savaş gemileriyle zorlanacaktır. Bu
suretle Rusya'nın "gösteri" isteği de yerine getirilmiş
olacaktır.
3 Ocak'ta Churchill, Çanakkale'yi abluka altında bulunduran Amiral
Garden'den Boğazın yalnız denizden zorlanmasını mümkün
görüp görmediğini sorar. Sorusuna bu iş için eski savaş
gemilerinin kullanılacağını ve sağlanacak sonuçların,
uğranılacak kayıpları haklı göstereceğini de
ekler.
5 Ocak'ta Amiral Garden'in cevabı gelir: Bir baskınla Çanakkale Boğazı'nın
zorlanabileceğini sanmadığını fakat esaslı bir
plana dayanılarak sayısı fazla gemilerle bunun yapılabileceğini
bildirir. Bu cevap savaş komitesi üyelerini tatmin eder. Bu suretle
Churchill'in Çanakkale seferi ile ilgili hazırlıkları başarı
ile sonuçlanır. Bundan sonra 20 Ocak'a kadar sürecek bir zaman içinde
sefer planı hazırlıklarına geçilir. Bu sırada sefere
Fransa'nın da katılması sağlanır. Churchill, Fransa'dan
önemli bir yardım dilemediklerini bu devletten ancak işbirliği,
saldırı tasarısı üzerinde anlaşma ve onu birlikte hazırlama
dileğinde bulundukların belirtmiştir.
GARDEN'İN PLANI
Çanakkale'yi geçme planı Amiral Garden tarafından hazırlanmış
ve 13 Ocak'ta Savaş komitesi tarafından onaylanmıştı.
Plan önemli deniz kuvvetlerinin kullanılmasını öngörmeliydi.
12 zırhlı, 3 savaş kruvazörü, 3 hafif kruvazör, 12 destroyer,
6 deniz uçağı, 12 torpil tarayıcı gemisi ve daha bir çok
başka çeşit gemiler.
Plana göre ilkin boğaz'ın girişini savunan dış
bataryalar uzun mesafelerden bir ateşle tahrik edilecekti. Dış
bataryaların ikisi boğazın Anadolu yakasında bulunan
Orhaniye ile Kumkale'den, diğer ikisi de Rumeli yakasındaki Ertuğrul
ile Seddülbahir'den ibaretti. Boğaz'ın bunlar arasındaki genişliği
4 km kadardı. Bundan sonra Boğaz'a girilerek Anadolu yakasında
Kepez, Rumeli Kilitbahir'e kadar olan ve merkez savunma sistemi denilen
tahkimatla bataryalar bombardıman edilerek tahrip edilecekti. Bu işte
son bulunca, Çanakkale ile Nara arasındaki savunma sisteminin son kısmı
ateş altına alınarak zararsız duruma getirilecek ve
Marmara'ya girilerek İstanbul yolu tutulacaktı. Bu bombardıman aşamalarının
her birinde savaş gemileri yol almaya başlamadan önce torpil tarlaları
ayıklanmış olacaktı. Planın yürütülmesi için 15
şubat saptanması başarı ümitleri de havaların iyi
gitmesine; yol, cephane sağlanmasına ve Türklerin savunmada göstereceği
yılgınlığa bağlanmıştı.
ENVER PAŞA VE BOĞAZLARI SAVUNMA SİSTEMİ:
Türk Başkumandanlığı Boğazın savunma sisteminde
mayından faydalanmaya büyük önem vermiştir. Bundan ötürü mayın
hatları kurulmuştur. Bunların bir kısmı sabitti. Ana
mayın hatları Çanakkale Boğazı'nın 1,5 km genişliğinde
bulunan en dar yerini korumak maksadıyla Soğanlıdere - Dardonos
önünden başlamıştı. 9 mayın hattı meydana
getirilmişti. Kıyılarda da bu hatları koruyacak gizli obüs
bataryaları yuvalanmış bulunuyordu.
Ender Paşa yalnız denizden yapılacak bir saldır ile Çanakkale'nin
geçilmezsinin olanaksızlığını göstermekteydi. Bu
nedenle İstanbul'da halk arasında dedikoduların uyandırmış
olduğu korku, kuşku ve telaşına anlamıyordu. Ona göre,
düşman büyük istihkamları uzaktan ateş hattına olabilir,
tahrip de edebilirdi. Fakat mayın tarlalarını savunma bataryaları
tahrip etmek için bataryaların üzerine kadar gelmesi gerekliydi. Gelecek
olan gemiler ufaksa, kolaylıkla batırılabilirdi. Büyük savaş
gemileri ise batmak korkusundan oraya kadar yaklaşamayacaklardı.
Şayet düşman donanması mayın tarlalarına geçip Çanakkale
şehri önüne Boğazı kıvrılarak Nara'ya dönüp,
Marmara'ya geçmeye girişirse karşısında bizim donanmamızı
bulacaktı. Bizim donanmamız ufak olduğu halde büyük top düşmanın
teker teker geçmeye mecbur olan gemilerine karşı üstündü. Düşman
gemileri bu dönüş esnasında bizim gemilerimize karşı ancak
2 topla ateş edebileceği halde 5 kilometreden fazla olmayan etki
menzili içinde bizim en aşağı 30 topumuz, onların karşılayabilecekti.
Bu durumda en büyük dretnotlar bile batırılacaktı.
ÇANAKKALE DENİZ SEFERİNDEN BEKLENENLER
Enver Paşa'nın Çanakkale deniz kuvvetleriyle zorlanamayacağı
hususundaki düşünceleri, birinci Dünya savaşı başlarında
İngiltere'de de aşağı kabul edilmişti. Fakat
Charebill'in ilkin Mısır'ın savunması için ortaya atılan
bu fikri zamanla kök tutmuş ve bunun eyleme konulup başarılmasıyla
şu önemli istifadelerin sağlanabileceği İngilizlerce hayal
edilmeye başlanmıştı:
İstanbul'un Ruslar tarafından ele geçirilmesi önlenerek İngiliz
hakimiyetine geçecektir. Bu durumda Osmanlı Devleti toprakları ve
ordusu ikiye bölünmüş olacağından barış yapmak
zorunda kalacaktı. Buna yanaşmadığı taktirde de kısa
zamanda savaş dışı bırakılacağına şüphe
yoktu. Bu durumda Rusya ile batık dost devletler arasında bağlantı
sağlanacak, karşılıklı ekonomisel ve savaşsal yardımlaşama
sağlanacaktı. Bütün bunlardan başka Dünya savaşı'nın
başlangıcından beri tarafsızlıkları ile sallantıda
bulunan Bulgaristan ve Romanya, İngiltere ile Fransa'nın yanında
savaşa gireceklerdi. Girince ve Almanya ile Avusturya'nın etrafındaki
çember tamamlanmış ve kuvvetlenmiş olacaktı. Sözün kısası
" can boğazdan gelir" atasözüne uygun olarak dünya savaşının
bitirme yolu, Çanakkale Boğazından geçmekteydi.
SAVAŞIN BAŞLAMASI (ŞUBAT 19)
Yukarıda sözü geçen Gordon planının eylemine 19 şubat
saat 10'da başladı. Bu tarih 1807 yılında İngiliz
filosuna başarı ile sonuçlanan Boğaz zorlaması 108. yıl
dönümüne rastlamaktadır. Saldırı amacı ilkin boğazın
girişini koruyan Anadolu yakasındaki Kumkale ile Orhaniye'de ,Rumeli
yakasında Ertuğrul ile Seddülhisar'deki tabyaları yok etmekti.
İkinci Fransız dördü İngiliz olmak üzere altı zırhlı
bu işi başarmak için görevlendirilmişti. Bu gemiler 12.000 ile
10.000 metreden bataryalar üzerine ateşe başlamışlardı.
İlk ateşi açan HMS Cornwasllis zırhlısının topçu
subayı Yüzbaşı Harry Minchin, bunu büyük babasına yazdığı
bir mektupta gururla anlatmaktadır. İlk topa ateş emrini verdim
ve daha ilk ateşte isabet kaydettik. Onların menzillerini dışında
olduğumuzdan ateş oranı çok ağardı, dakikada bir mermi
falan. Öğlene kadar buna devam ettik. Öğleden sonra biz ve Vengeance
8.00 ile 5.000 yarda kadar yaklaştık ve Vengeance epey yoğun bir
ateş altına girdi. Biz hemen onu desteklemeye koştuk ve gemideki
bütün toplarla kaleye ateşe başladık. Her top yaklaşık
olarak dakikada iki mermi atıyordu. Bu numaralı tabya sır taşı,
duman, alev ve toz yığını halinde havaya uçtu. Ondan sonra
başka bir tabyada üzerimize ateş başlayınca hemen o yana döndük
ve yaşamım boyunca bu kadar eğlendiğimi hatırlamıyorum.
Birkaç kere çok yaklaştıysa da biz hiç isabet almadık. Ateş
hızımız onların şaşırtmış olmalıydı.
İnsanın çevresine dakikada 1500 kilo mermi yağması epey
sinir bozucu olmalı.
Türk bataryaları menzillerinin kısalığından susmak
zorunda kaldılar. Saat 12'den sonra zırhlılar kıyılara
yaklaşarak 7000 metreden ateş etmeye başlayınca bataryalar
da karşıt ateşe geçtiler. Ateş şiddetliydi iki gemi
isabet aldı. Amiral Garden saat 17:30 da geri çekilme emri verdi. Dış
bataryaları bir günde tahrip etmek ümidi bu suretle suya düşmüş
oluyordu. Ertesi gün başlayan fena hava saldırıyı 25 Şubat'a
kadar geciktirdi.
Bombardımana Devam Edilmesi (25 Şubat)
25 Şubat'a dış bataryalar üzerine yarıda kalmış
olan saldırıya tekrar başladı. Bu kez saldırıya 12
Şubat gemisi katıldı. Bataryalar top menzillerini elverişsizliği
alanına giren gemilere güçlü bir karşılık verdiler.
İkisine önemli isabetler kaydetmeye muvaffak oldular. Ne var ki, bu yüzer
kaleleri yürüyüşlerinden alıkoyacak olanaklara sahip bulunmuyorlardı.
25 Şubat'tan beri artık susmak zorunda bırakılmışlardı.
Düşman savaşın sonuçlarını anlamak için tabyalara
deniz erleri çıkarmış ve henüz kullanabilecek gibi görünen
bir iki topu tahrip ettirmişlerdi. Dış bataryaların
susturulması işi bu suretle sona ermiş bulunuyordu.
26 Şubat'ı izleyen günlerde ve havanın elverişliliği
ölçüsünde saldırı planının ikinci ve üçüncü bölümlerine
yani iç bataryaların tahrip edilmesine girişilmişti. Amaç
Dardonos ve Erenköy tabyaların savaş dışı etmek için
Boğazın içine girmekti. Savaş gemileri ateş ederken mayın
tarama gemileri de kendilerine yol açacaktı. Planı bu bölümünün
eylemini sağlamada hesapta olmayan engellerle karşılaşıldı.
Kıyılarda yerleştirilmiş gizli ve hareketli sahra bataryalarıyla
Dardonos tabyasının topçuları yapılacak işi güçleştiriyorlardı.
Devamlı olarak yer değiştiren mayın tarama gemilerine nefes
aldırmıyorlardı. Zırhlılara isabetler oluyordu.
Kaydedilen başarılar umulanlara yaklaşık olmadığı
halde Amiral Gorden, 2 mart'ta Churchill'e çektiği bir telgrafta Mart
ortalarında İstanbul'a ulaşacağı ümidinde olduğunu
bildiriyordu. 11 Mart'ta Churchill, Gorden'le bu konumdaki düşüncesini
bir kez daha sordu. Gelen cevap filonun Marmara'ya girmesi üzerine, geri güvenliğin
korunması için kara kuvvetlerine ve bulunmadığı gibi
Gelibolu'ya sır çıkartmakta planı da hazırlamıştı.
Hemen kara kuvvetlerinin tedarike girişildi. Bu kuvvet general Hamilton
komuta atandı ve Çanakkale'ye gönderildi. Amiral Gorden'in ordusuz bir
komutana ihtiyacı yoktu. Edindiği bilgilere göre Türk'lere
Almanya'dan mühimmat gönderilmesi ihtimali de vardı. Bu arada da
Almanya'dan ve Avusturya ve Avusturya denizatlıları işe karışabilirdi.
Buna zaman yoktu. Kaldı ki planın iç bataryaların susturulması
ile mayınların toplanmasından ibaret olan ikinci kısmın
tamamlanmış olduğuna dair de kanıtı vardı. 15
Mart'ta saldırı için kararını verdi ,. Saldırı 17
ve 18 Mart'ta yapılacak yani Boğaz gerilecekti. Ne var ki, vermiş
olduğu karardan bir gün sonra Gorden yorgunluktan, sinirden ve
uykusuzluktan güçsüz düşmüştü. Doktorunun tavsiyesi İstanbul'dan
vazgeçerek Londra'ya dönmesi merkezin deydi. Bu suretle Amiral hazırlanmış
olduğu planın trajedi ile sonuçlanacak son perdesini görmekten
kurtulacaktı. 17 Mart'ta yerine Harmay başkanlığı
yapmakta da Vis Amiral de Robeck atandı.
İSTANBUL'U SAVUNMA TEDBİRLERİ
Üçlü uzlaşma devletleri savaş gemilerinin Çanakkale Boğazı'nın
geçilme girişiminin Osmanlı Genelkurmayı'nın kuşkuya düşmesi
normaldi. Kaldı ki bu girişime paralel olarak Ruslarında
Karadeniz Boğazı'na bir saldırıda Bulunmaları olasılığı
da büsbütün ortadan kalkmış değildi. Bu durum göz önünde
tutularak Boğazların ve İstanbul'un savunulması için şu
Askersel tedbirlerin alınması gerekli görülmüştü; Çanakkale
Boğazı ile İstanbul doğrultusunu savunmak görevi Liman Von
Sanders komutasında bulunan I. Orduya verilmişti.
Bu ordudan I. Kolordu Gelibolu Yarımadasına, 15. Kolordu Çanakkale'nin
Anadolu kıyılarına 6. Kolordu da Yeşilköy bölgesine yerleştirilmişti.
Karadeniz Boğazı'nın savunması ile Vehip Paşa'nın
komutasında bulunan 2. Orduya verilmiş bulunuyordu. Boğazların
savunması ile görevli kuvvetlerin tümü , 200,000 kadardı.
18 MART SALDIRSI ÖNCESİNDEKİ HAZIRLIKLAR
Saldırının yüksek komutası da Robeck'e verilmişti. De
Robeck bir gün önce görevinde çekilmiş olan Gorden'in planını
uygulayacaktı. Plan sade idi.
Amaç Boğazın iki kıyısındaki bataryaların
susturulması, torpillerin ayıklanması, bu suretle açılacak
yoldan filonun Boğazı girilmesine olanak sağlanmasında
ibaretti. De Robeck bu planı başarıyla gerçekleştirmek için
savaş gemilerini üç kümede savaş düzenine getirmiş
bulunuyordu. Birinci kümede Queen Elizabeth, Agamemnon, Lord Nelson ve İnflexible
bulunuyordu. Bunlar güneye doğru sardırmışlardı. Bu
üç savaş gemisinin sahra bataryalarına karşı güvenlikleri
kuzey kanatta Lrince George ve güney kanatta Triumph tarafından sağlanacaktı.
İkinci kümede Amiral Guepratte komutasında şu dört Fransız
zırhlısından kurulmuştu; Buffren, Bouvet, Goulois ve
Charlemagne. İlk ikisini boğazın Anadolu kıyılarını,
diğer ikisi de Rumeli kıyılarını döveceklerdi.
Üçüncü küme, İrresistable, Albian , Vengeance, Swiftsare ve Magestic
yedekte bırakılmışlardı. Üçüncü küme gemileri sırası
gelince ikinci kümenin yerine alacaklardı. Son olarak Cornwallis, Conapus,
Dorthmouth ve Dublin kruvazörleri geliyordu. Bunlardan ilk ikisinin görevi mayın
taramak, doğu ilgisinin de aşırma ateş yapmak suretiyle
sahra bataryalarını arkadan varmaktı.
Dünya topraklarında güneşin batmadığı iki büyük
imparatorluğun meydana getirdiği bu kudretli ve haşmetli savaş
gücüne insan gücü ile karşı gelinemeyeceği konusuna İngiliz
ve Fransız denizcilerinde genel bir kaç doğmuştu. 18 Mart saat
10:58'de yukarıda işaret edilen savaş düzeni almış
olan aramada da ilk bombardıman için suretle görev bölümü yapılmıştı:
Queen Elizabeth, Anadolu yakasında bulunan Hamidye I ve Çimenlik tabyalarını,
Agamemnon, Lord Nelson ve İnfletible ise boğazın Rumeli yakasındaki
Yıldız, Mescidiye, Hamidiye II ve Namazgah tabyalarını ateş
edeceklerdi. Düşman ordusu büyük saldırışa geçeceği
sırada Türk bölgesi savunma karargahında durum şöyleydi;
Karargah komutası Albay Cevat , 18 Mart'tan önce Bozcaada'da düşman
savaş gemilerinin toplanmakta olduğunu haber almıştı.
18 Mart sabahı da bir araştırıcı uçağımız
Bozcaada'da büyük bir kaynaşma olduğunun haberini getirmişti.
Ne var ki, komutanlık bu haberleri büyük bir saldıranın ilk işaretleri
olarak kabul etmedi. O kadar etmedi ki komutan Albay Cevat, 18 Mart sabahı
karargahta ayrılıp Kirte'deki birlikleri teftişe gitmiş ve
ancak 16:30'da karargaha dönebilmişti. Bu nedenle savaşı Kurmay
Binbaşı Selahattin Adil(paşa) yönetmişti. Savaş sırasında
yanında bulunmuş olan yardımcıları Kurmay Kolağası
Osman Zati ile Yüzbaşı Hamdi'dir. Bu kısa açıklama da göstermektedir
ki, 18 Mart saldırısı bir baskın biçiminde başlamıştır.
SALDIRININ BAŞLAMASI:
Birinci küme ile kendilerine hedef olarak gösterilmiş plan tabyaları
arasında düello saat 11:15'te başlıyor. Queen Elizabeth, ağır
toplarıyla uzak mesafeden ilkin Çimenlik'e sonra Çanakkale şehrine
daha sonra da Hamidiye tabyasına ateş ediyor. Çimenlik'e iki isabet
oluyor. Çanakkale'de yangın çıkıyor. Hamidiye'de yıkıntı
meydana geliyor.
Saat 11:35'te Lord Nelson, Rumeli yakasındaki Hamidiye II tabyasına;
George ve Triumph, Mecidiye, Yıldız ve Dardonos tabyalarına açıyorlar.
Fakat zırhlıların büyük şikayeti bu tabyalardan olmaktan
çok, görünmeyen ve göründüğü anda hızla yer değiştiren
sahar bataryalarındandı.
12:30'da Amiral de Robeck Fransız gemilerinden kurulmuş olan ikinci küme
gemilerine kıyılara yaklaşarak, yakın mesafeden bombardımanı
sürdürmesi emrini veriyor.
Bunlar Erenköy bizansında duran İngiliz gemileri arasından geçerek
kıyıya 400 metre kadar yaklaşıyorlar. Bütün ağır
toplarıyla Rumeli yakasında Kilitsihar ile Mesudiye tabyaları,
Anadolu yakasında da Dardonos ile Beyaztepe mevkileri ateşe
tutuyorlar. Büyük Aramada boğaz en dar olan Kilitsahir ile Çanakkale
arasına yönelmişti. Buraya gelmeden önce birkaç gemi feda edileceği
de hesaba katılmıştı. Bu kayıpları karşılıksız
olmayacaktı. Boğaz geçilip İstanbul alınmakla, Osmanlı
ile müttefiklerin bağlantısı kesilecekti, çember içine alınan
Avusturya ile Almanya da pes demek zorunda kalacaklardı. Sözün kısası
savaşın muhteşem armadanın birkaç kilometre daha
ilerlemesine bağlı kalmıştı. Tarihsel Fransız
cesareti ile İngiliz soğukkanlılığı Türk'ün alçak
gönüllü kahramanlığı karşısına bu alınacak
yerde bir sınav verecekti.
Deniz savaşının en bunalımlı anı iki taraf içinde
gelip çatmıştı. Dünya bu olaya kadar Türk'lerin fetihler savaşlarında
tanımıştı. Yurt savunmasında ise güçlerinin neye
yettiğini ilk kez hecelemeye başlayacaklardı.
Hava şartları Türk'lerin lehineydi. Gemi bacalarından ve
toplardan çıkan dumanlar sayesinde Türk bataryaları görünmüyordu.
Türk savunma komutanlığı düşman zırhlılarının
merkez bataryalarına 14 kilometre kadar yaklaşması üzerine bu
bataryalar tarafından da ateş emri verildi. Türk'lerin ağır
toplarıyla ötüşlerinin ateşi düşman üzerine şaşırtıcı
bir etki yapmaktaydı. Kaptan köprüsünden isabet alan İnflexible'den
geriye dön emri verildi. Bouvet'de de almış olduğu isabetten
dolayı yangın başlamıştı. Geminin toplarının
yarısı kullanılmaz hale gelmişti. Bir çeyrek saatte 14
isabet alan Suffren hemen hemen savaş dışı edilmişti.
Ne var ki, bu arada da Çanakkale'de başlamış olan yangın
genişlemiş, Dardonos, Namazgah ve Hamidiye bataryaları, Fransız
gemilerinin ateşi karşısında susmuştu. Deniz ile kara
arasındaki büyük düello taraflar ağır yaralar almışlardı.
Fransız gemilerinin yıprandığını gören de Robeck
geri dönmelerini ve üçüncü küme gemileri ile yedeklere onların yerine
almalarını emrini veriyor. Saat 13:34 ne var ki, Boğazdan çıkmak
girmek kadar kolay değildi. Donanmalara taranmış sandıkları
karanlık limanın güney kısmına, Erenköy açıklarından
Doğuya doğru da Nusrat adındaki mayın gemisi geceleyin,
Ruslarca Karadeniz kıyılarımıza dökülüp tarafımızdan
toplanmış olan mayınlardan 26 tane döker. İşte bu mayınlardan
birine çarpan Bovvet bir buçuk dakikada 640-700 kadar mevcudu ile sulara gömülüyor.
5 subayla 51 er ancak kurtarılıyor. Bu kurtarma işine karışmış
olan Gaulios zırhlısına da iki ağır top mermisi ile
yaralanıp su almaya başlayınca diğer iki Fransız
gemisini yardımı ile savaş yerini terk ediyor. Fransız, tümden
yok olmamak için savaş yerinden çekilmek zorundadır. Ve şimdi Türklerle
İngilizler karşı karşıya geliyorlar.
Bovvet'in batış anını anlatan Yarbay Worsley Gibson'un sözleri;
Bovvet'in sancak tarafına yattığına dikkat ettim ve bunu
McB'ye söyledim. Daha sözümü bitirmeden gemi daha fazla yatmaya başladı.
Ağır yara aldığı belliydi. Çokta hızlı ileri
gitmekteydi ve az sonra direkleri suya girdi, büyük bir duman ve buhar sütünü
yükseldi ama herhangi bir patlama olmadı ve birkaç saniye sonra sulara gömüldü.
Bovvet'in batması Golois'in yaralanması ve tüm Fransız
gemilerinin geri çekilmesi Türklerin moralini yükseltiyor. Saat 14:00'ten
sonra savaş 6 İngiliz zırhlısı ile bataryalar arasında
tekrar başlıyor.
15:15'te Irrsistable zırhlısı Beyaz tepe hizasında torpidoya
çarparak yan yatmaya başlıyor. Makineleri su ile doluyor. Hareket
edemiyor. Ocean zırhlısı imdada koşuyor. Onu geriye çekmek
istiyor fakat akıntı iki gemiyi Anadolu kıyısına doğru
sürüklüyor. Ocean'da Bovvet'in batmakta olduğu yerde bir mayına çarpıyor.
İki yaralı gemi Türk Topçusunun ateşi altında gemiler boşaltılarak
kendi hallerine bırakılıyor. Bu gemiler Çanakkale Savaşının
son kılavuzları oluyor. Amiral de Robeck saat 17'de muhteşem
aramadan geri kalan zırhlılara dönüş emrini veriyor. Çanakkale
direnişinin ilk bölümü; İngiliz ve Fransız armadasının
yenilgisi ve Türklerin zaferi ile son buluyor.
İKİ TARAFIN KAYBI
18 Mart'ta Boğazı geçmek için 12 büyük zırhlı savaşa
katılmıştı. Diğer gemilerden her biride az çok isabet
almışlardı. Osmanlı kaybına gelince; Bataryalardan
hepsi isabet almıştı. Boğazın girişindekiler
susturulmuştu. İç bataryalardan da çok veya az yaralananlar olmuştu.
176 Kaptan 8'i kullanılmayacak duruma gelmişti. İnsan kaybı
40 ölü ve 74 yaralıdan ibaretti. Yaralılarınsa 18'i Almandı.
İki tarafında sahip bulundukları savaş güçlerine göre kayıplar
önemli sayılamaz. İngiliz ve Fransız imparatorları engin
servet kaynaklarına sahiptiler. Batan ve yaralanan gemilerini yerlerine
kolaylıkla başkalarını koyabilirlerdi. Ne var ki, iki
devletin normal kayıpları hiçbir suretle giderilemeyecek kadar ağırdı.
Türklerin uğradığı nesnel kayıplara karşılık
moral kazançları yüksekti. Aylardan beri İstanbul'da kuşku içinde
yaşayan Türkler için Çanakkale deniz zaferi, kurtuluş anlarını
taşıyordu. Türklerin İngiliz donanması için kökleşmiş
bir hayranlığı vardı.bu donanmayı, yüz gemisi dönmeye
zorlamanın büyük heyecanını duymaları doğaldı.
18 Mart akşamı İstanbul ve zafer haberinin ulaştığı
bütün Türk şehirlerinde, kasabalarında ve köylerinde evler
bayraklarla süslenmiş, aydınlatılmış ve şenlik
yapılmıştı. Çanakkale deniz zaferinin dünyada bulunan diğer
Müslüman ülkelerinde de etkisi görüldü. Sömürge yaşamı süren
Müslüman ve hatta Müslüman olmayan halklarda, Emperyalizme karşı
bu üstün direnişi kendi kurtuluşları için değerli bir örnek
gibi kabul eder oldular
Çanakkale deniz yenilgisi altında kalmak istemeyen ve olumsuz etkisini her
ne pahasına olursa olsun silmek isteyen uzlaşma devletleri talihlerini
bu kez de İstanbul'u almak için kara yolundan giderek denemeye karar
verdiler. Bu yolun Gelibolu yarımadasından geçtiğini düşündüler
ve kara ordularını oraya çıkartmakla ilgili işe giriştiler.
18 Mart yenilgisi İngiliz ileri gelenleri arasında bir takım tartışmalara
yol açmıştı. Amiral de Rocek ile Ian Hamilton arasında
ortaya çıkan sorun; donanmanın Boğazı geçmek için yapacağı
ikinci bir denemesinin ordu tarafından desteklenmesine karşılık,
ordunun Gelibolu Yarımadasına yapacağı bir çıkartma
hareketinin donanma tarafından desteklenmesinin daha uygun olup olmadığı
nedeniyle ortaya çıkmıştır. İngiliz ileri gelenleri başvekil,
savaş komitesi, deniz bakanlığı amirallik, savaş
komisyonu da savaşa devam düşüncesindeydiler. Hatta Fransız
deniz bakanı da aynı düşüncede olduğunu belirtmiştir.
ilk başta amiral Robeck tekrardan boğazı zorlayarak İstanbul'u
almayı düşünmüşse de bu kararında vazgeçerek ordunun
Gelibolu Yarımadası'na yapacağı bir çıkartma
hareketinin donanma tarafından desteklenmesi planına uymuştur. Bu
nedenledir ki, 18 Mart saldırısı bir daha tekrarlanmayarak
tarihte tek er bir olay olarak kalacaktır.
Böylelikle 18 Mart yenilgisinin intikamını almak isteyen uzlaşma
devletleri 15 Nisan da Gelibolu'ya ilk birlikleriyle çıkartma yaparlar.
KAYNAKÇA
Çanakkale Valiliği www.canakkale.gov.tr
BAYUR, Yusuf Hikmet, Türk İnkılabı Tarihi cilt 3/2. Kısım
TTK Ankara 1991
KARAL, Enver Ziya , Osmanlı Tarihi 9. Cilt TTK Ankara 1996
Nigel Steel ve Peter Hart , Gelibolu Yenilginin Destanı Çev.
Mehmet Harmancı Medya Basım
Volkan VAROL
● I. Dünya Savaşında Osmanlı İmparatorluğu
● I. Dünya Savaşı Sırasında Çanakkale
● Çanakkale Boğazının Bazı Coğrafi Özellikleri
● Savaş Öncesi Türk Ordusunun Durumu
● Çanakkale Deniz Savaşı (18-Mart-1915)
● Binbaşı Halis Bey'in Çanakkale Raporu
● Çanakkale Cephesinde İngilizler
● Kara Savaşlarında Güney Cephesi
● Anzaklar
● Mustafa Kemal ve Çanakkale Savaşları
● Türk Edebiyatında Çanakkale Zaferi
● Ç.kale Savaşları Hakkında Değerlendirme
● Ç.kale Savaşının Dünya Üzerindeki Etkileri
● Sosyo Ekonomik ve Psikolojik Etkiler
1915 -
The Turkish naval victory at the
Dardanelles.
Allied
fleet fails to force the Dardanlles.
Vice Admiral de Robeck launches final Allied naval attack at the Dardanelles.
The English and French attempt to break through the Turkish Straits with a large fleet, but are repulsed, suffering great losses. This was the second allied attempt to force a naval break through of the Turkish defences in the Dardanelles.
Mustafa Kemal distinguishes himself in battles leading to allied
withdrawal.
Mustafa Kemal demonstrates outstanding
skills as a soldier and commander throughout the battle at Canakkale. As a
result, Turkey defeats the
final attempt by the British and French fleet to force the Turkish Straits. Three
battleships are sunk by mines. Three battleships and the battlecruiser HMS Inflexible
are badly damaged.
1915 - Documents of U.S. Ambassador on the Allied Setback at the Dardanelles, 18 March (tıklayınız)
Ataturk Gunlugu.com | Ataturk Today.com