SEVR BARIŞ ANTLAŞMASI
Ana hatları 24 Nisan 1920'de San Remo Kanferansı'nda kararlaştırılan
Sevr Antlaşması, 11 Mayıs 1920'de incelenmek üzere Osmanlı Hükümeti'ne
verilmişti.
Antlaşması'nın kabulünü kolaylaştırmak ve Sevr hükümlerini uygulamak üzere,
İtilaf Devletleri'nin teşvik ve desteği ile Yunan ordusu da 23 Haziran
1920'de Anadolu'da ve Trakya'da saldırıya geçti. Bursa'nın, Balıkesir'in, Uşak'ın
ve Nazilli'nin ardarda işgali ile Sevr'in uygulanmasını sağlamak ve Antlaşma
maddelerinde herhangi bir değişikliğe meydan vermemek bu saldırıda esas amaç
olmuştu.
Sultan Vahidettin'in başkanlığında toplanan Şüra-yı Saltanat 22 Temmuz
1920'de "zayıf bir mevcudiyeti, mahva tercih edilmeğe değer" görerek
Antlaşma'nın onanmasına karar vermiştir. Tevfik Paşa'nın, Türk topraklarını
parçalayan, milli şeref ve haysiyetle bağdaşmayan bu antlaşmayı
imzalamaması üzerine Damat Ferit Paşa tarafından görevlendirilen Reşat
Halis Bey, Hadi Paşa ve Rıza Tevfik (Bölükbaşı) Bey Sevr Antlaşması'nı
10 Ağustos 1920'de imzaladılar.
Sevr Antlaşması'na göre, Osmanlı İmparatorluğu parçalanıyor, Türk
Milleti de yasama hakkından yoksun bırakılıyordu.
Rumeli sınırımız aşağıda yukarı İstanbul vilayetinin sınır olarak
tayin olunuyordu. Batı Anadolu ( İzmir ve havalisi) Yunanlıları verilecekti.
Güney sınırı ise, Mardin, Urfa, Gaziantep, Amanos dağları ve Osmaniye'nin
kuzeyinden geçmekte ve bu sınırın güneyini Fransa'ya bırakmakta idi. Doğuda
Bayazıt, Van, Muş, Bitlis ve Erzincan'ı içine alan bir Ermenistan, Irak ve
Suriye arasında bir Kürdistan kurulacaktı. Bunun dışında, Türkiye'ye bırakılan
topraklar nüfus mıntıkalarına ayrılmakta; İtalyanlar Antalya ve Konya,
Fransızlar Adana, Sivas ve Malatya bölgesi üzerinde, İngilizler de Irak'ın
kuzey kısmında nüfus bölgeleri tesis ediyorlardı.
İstanbul'da ise hükümet ve padişah oturacak fakat, İstanbul milletlerarası
bir şehir olacak, Boğazlar'da ordusu, donanması, bütçesi ve organize kuruluşları
ile bir komisyon bulunacaktı, Türklere bırakılan bölge, hakimiyet hakkı en
ağır şekilde sınırlanmış, Ankara ve Kastamonu vilayetleri ve dolayları
idi. Sevr'e göre, memleket dahilinde bulunan azınlık, Türklerden daha fazla
haklara sahip oluyor, vergi vermeyerek, askeri hizmet yapmayarak imtiyazlı (ayrıcalıklı)
bir durumda bulunuyordu. Türk tabiyetinden çıkanlar birçok yükümlülüklerden
kurtulduğu gibi, yeniden hiç kimse Türk tabiyetine de giremeyecekti.
Devletin askeri kuvveti, her bakımdan sınırlanarak azami miktar 50.700 kişi
olacak; Tank, ağır top, uçak bulunmayacaktı. Askerlik de gönüllü olacak,
donanma ise 7 gambot ve 6 torpidodan ibaret olup, donanmada denizaltı da
bulunmayacaktı. Diğer taraftan mali ve iktisadi hükümler, Osmanlı Hükümeti
ile Meclisin yetkilerini hiçe saydıracak şekilde sınırlayıcı ve külfet
teşkil eder mahiyette olup, Osmanlı Devleti'ni İtilaf Devletleri'nin müşterek
sömürgesi haline, getiriyordu. İngiliz, Fransız ve İtalyan devletlerinin
temsilcilerinden kurulu Mali Komisyon, Osmanlı Devleti'nin gelir ve giderlerini
düzenlemekte ve devletin yetkilerini devletlik sıfatı ile bağdaştırılmayacak
şekilde bağlamakta idi.
Sevr Antlaşması'nın Osmanlı Hükümeti'nce imzalanması, Anadolu'daki milli
mücadele azmini kuvvetlendirmiş, halkın İstanbul Hükümeti'nden ümitlerini
kesmesine neden olmuştur.
Büyük Millet Meclisi 19 Ağustos 1920 tarihli toplantısında, Sevr Antlaşması'nı
imzalayan ve bunu onaylayan Şüra-yı Saltanat'ta bulunanların vatan hıyanetiyle itham olunarak vatansız sayılmaları kararını aldı. Aynı
zamanda Büyük Millet Meclisi Hükümeti bu antlaşma ile kendini hiç bir
surette bağlı görmediğini de ilan etti.
Kaynak: www.osmanli700.gen.tr/olaylar/olays6.html